0.5 KALEM UCU

0.5 KALEM UCU (8 Ağustos 2018)


0,5 kalem ucu başkadır.
Bambaşkadır hatta...

Nice anlamı içinde barındırır, ‘sıfır’dan sonraki ‘beş’ rakamı.

Bütün hassasiyetleri, güzellikleri ve “zarafeti” kendi ekseni etrafında evirip çevirir fütursuzca... Öyle 0,7’de olduğu gibi her istediğini hunharca yazdırmaz insana. Kibar olmayı öğretir. Hafifçe dokunmanın ne demek olduğunu, yüze vura vura acımadan talim ettirir yeri geldikçe. İnsanoğlunun aceleci ve vahşi doğasına “Şşş tamam oğlum sakin ol.” der âdeta.

Bağırır, çağırır, sitem eder. Bazen küser... Öyle bir küser ki, kırıldığını anlamamak ne mümkün!

Evet, kırılır... Kırıldığı zaman eksik kalır yazmaya çalıştığınız her cümle... Kelimeler, imdat bekleyen bir âfetzede edasıyla bakar gözlerinize. Hatasını anlayan ve telafi etmek isteyen bir insanın mahcubiyetiyle bir şans daha istersiniz ondan. 

Çağırırsınız... Çekinerek basarsınız kalemin başına. Tekrar gösterir kendini, nazlı bir edayla... Yüzünüzde gayriihtiyari bir tebessüm belirir. Hani şu uzun zamandır uğramak bilmeyen, uğrasa da zifiri karanlıkta oluşan anlık bir parıltı gibi ansızın kaybolan tebessümden bahsediyorum. İşte o tebessümü bile size çok gördüğünü fark edersiniz çok sonradan. 

Size empoze ettiği minnet duygusunun ağırlığından belinizi doğrultup eksik bıraktığınız cümleye yöneldiğinizde, yazdığınız ilk harfin, kırılmadan önce yazdığınız son harfle aynı olmadığını fark ettiğinizde, anlarsınız onun için çok da kolay bir durum olmadığını... Biraz zaman ister sizden. “Öyle hemen eskisi gibi olmamı bekleme” mesajını iyiden iyiye hissettirir.

Sineye çekersiniz her şeyi. Kabullenir ve olduğu gibi devam edersiniz sevmeye. Narin ve kırılgan olduğunu unutmamak için harcarsınız kendinizi. Dikkatli olmaya çalışır, buluttan nem kapmaması için titrersiniz üzerine. Bir zaaf oluşur sizde ona karşı, elinizde olmadan... İhmalkâr ve ilgisiz davranmaktan ödünüz kopar âdeta. Bastırmaya dahi kıyamazsınız yazarken. Aranızda bir ülfet meydana gelir gibi olur. İhtimal deryasında bir sağa bir sola yalpalanırken Turgut Uyar’ın “Bir ihtimalken bile güzelsin.” sözü gelir aklınıza. Gülümsersiniz... Anlık bir mutluluk daha...

Maharetlerini sergilemeye başlar artık. O güzel ve zarif hattın gün yüzüne çıkması için çabalar var gücüyle. Onunla birlikte nice güzel hatların altına imza atmanın iftiharını yaşarsınız içinizde. Her şey yolunda gider... Aranız çok iyi olur... Artık size kırılmayacağından, sizi bırakıp gitmeyeceğinden emin olursunuz. İyice emin olduktan sonra rahatlarsınız. Bu rahatlık sizi zaafa düşürür ve tüm hassasiyetinizi yitirmeye başlarsınız. Çünkü üzerine titrediğiniz şey, artık sizin için “normal” statüsündedir. Davranışlarınız gitgide kabalaşmaya başlar. Belki de hiç farkında olmazsınız. Onu incittiğinizi, onu kırmak üzere olduğunuzu hiç fark etmezsiniz. Yaşanmışlıkların hatırı vardır diye sabreder biraz. Silip atmak istemez birlikte geçen zamanın en güzel anılarını...

İnsanoğlu işte... Emin olduğu her şey ya da herkes onun için “kaybedilmeyecek bir hazine” gibi görünür. Fakat bilmez, “sahip olduktan sonra” hazinenin ne derece değerli olduğunu. Bir ömür bulmak için koşuşturduğu hazineyi bir çırpıda heba etmenin ne demek olduğunu, acısının nasıl bir ıstırap kazanına dönüştüğünü bilmez... 

Yazmaya başlarsınız yeniden. Acımadan yazarsınız. Aldırış etmeden, umursamadan yazarsınız... 0,5’e âdeta 0,7 muamelesi yaparsınız ve o bunu fark ettiği an, bir an bile durmaz, kırar kendini... Uzaklaşır sizden. “Tık” diye bir ses duyduğunuzda çoktan terk etmiştir sizi, bir daha gelmemek üzere. Kaleminizin başına defalarca kez bastırırsınız. Bir şans daha istersiniz. “Bu gerçekten son” dersiniz belki de. Fakat nafiledir artık. Defalarca kez kaleminizin başına bastırsanız bile, gelmediğini fark edersiniz. Etrafınıza bakarsınız... İçinizi bir hüzün kaplar... “Sizi sevmesine rağmen, onu kıra kıra tükettiğinizi” anladığınızda içinize bir kor düşmüşçesine acı çekersiniz...

Acı çekmeyin. Sizi seveni kıra kıra tüketmeyin. Bazı şeylerin geri dönüşü olmayabiliyor çoğu zaman... Bundan dolayı anlamlıdır, ‘sıfır’dan sonraki ‘beş’ rakamı... Bundan dolayı başkadır, hatta

“Bambaşkadır.”

Mazharî

Yorumlar